Die wichtigsten deutschen Verben für Niveau A1
Beim Lernen des deutschen Wortschatzes gehören die gebräuchlichen Verben zu den wichtigsten Wörtern, denn ohne sie kann man keinen vollständigen Satz bilden. In der folgenden Tabelle lernen Sie die gebräuchlichsten deutschen Verben kennen. (When learning German vocabulary, the common verbs are among the most important words, because without them you cannot form a complete sentence. In the following table you will find the most common German verbs and translations in English and Turkish.)
Verb | Beispielsatz | English Translation | Türkische Übersetzung |
---|---|---|---|
wiederholen | Ich wiederhole die Wörter. | I repeat the words. | Kelimeleri tekrar ediyorum. |
zeigen | Er zeigt uns das Foto. | He shows us the photo. | Bize fotoğrafı gösteriyor. |
erklären | Wir erklären die Grammatik. | We explain the grammar. | Dil bilgisini açıklıyoruz. |
warten | Sie wartet auf den Bus. | She waits for the bus. | Otobüsü bekliyor. |
kennenlernen | Ich lerne neue Menschen kennen. | I get to know new people. | Yeni insanlarla tanışıyorum. |
vergessen | Er vergisst seinen Regenschirm. | He forgets his umbrella. | Şemsiyesini unutuyor. |
bauen | Wir bauen ein Haus. | We build a house. | Bir ev inşa ediyoruz. |
helfen | Sie hilft ihrer Freundin. | She helps her friend. | Arkadaşına yardım ediyor. |
schicken | Ich schicke eine E-Mail. | I send an email. | Bir e-posta gönderiyorum. |
leihen | Er leiht ein Buch von der Bibliothek. | He borrows a book from the library. | Kütüphaneden bir kitap ödünç alıyor. |
einladen | Wir laden unsere Freunde zur Party ein. | We invite our friends to the party. | Arkadaşlarımızı partiye davet ediyoruz. |
abfahren | Der Zug fährt um 15:00 Uhr ab. | The train departs at 3:00 pm. | Tren saat 15:00’te hareket ediyor. |
Verb | Beispielsatz | English Translation | Türkische Übersetzung |
---|---|---|---|
laufen | Er läuft jeden Morgen. | He runs every morning. | Her sabah koşuyor. |
springen | Die Katze springt auf das Sofa. | The cat jumps on the sofa. | Kedi kanepeye atlıyor. |
kochen | Ich koche heute Abendessen. | I cook dinner tonight. | Bu akşam yemek pişiriyorum. |
schlafen | Sie schläft acht Stunden pro Nacht. | She sleeps eight hours per night. | Gecede sekiz saat uyuyor. |
essen | Er isst einen Apfel. | He eats an apple. | Bir elma yiyor. |
trinken | Sie trinkt Kaffee am Morgen. | She drinks coffee in the morning. | Sabahları kahve içer. |
lernen | Wir lernen Deutsch. | We learn German. | Almanca öğreniyoruz. |
kaufen | Ich kaufe ein neues Kleid. | I buy a new dress. | Yeni bir elbise alıyorum. |
verkaufen | Er verkauft sein Auto. | He sells his car. | Arabasını satıyor. |
arbeiten | Sie arbeitet als Lehrerin. | She works as a teacher. | Öğretmen olarak çalışıyor. |
spielen | Die Kinder spielen im Park. | The children play in the park. | Çocuklar parkta oynuyor. |
lesen | Ich lese ein Buch. | I read a book. | Bir kitap okuyorum. |
schreiben | Er schreibt einen Brief. | He writes a letter. | Bir mektup yazıyor. |
hören | Sie hört Musik. | She listens to music. | Müzik dinliyor. |
sehen | Wir sehen einen Film. | We watch a movie. | Bir film izliyoruz. |
sprechen | Ich spreche Englisch und Deutsch. | I speak English and German. | İngilizce ve Almanca konuşuyorum. |
nehmen | Sie nimmt einen Regenschirm. | She takes an umbrella. | Bir şemsiye alıyor. |
bringen | Er bringt die Zeitung. | He brings the newspaper. | Gazeteyi getiriyor. |
fahren | Wir fahren mit dem Auto. | We drive by car. | Arabayla gidiyoruz. |
fliegen | Ich fliege nach New York. | I fly to New York. | New York’a uçuyorum. |
reisen | Sie reisen nach Spanien. | They travel to Spain. | İspanya’ya seyahat ediyorlar. |
suchen | Er sucht seine Schlüssel. | He is looking for his keys. | Anahtarını arıyor. |
Verb | Beispielsatz | English Translation | Türkische Übersetzung |
---|---|---|---|
antworten | Sie antwortet auf die Frage. | She answers the question. | Soruya cevap veriyor. |
schwimmen | Er schwimmt im Meer. | He swims in the sea. | Denizde yüzüyor. |
besuchen | Ich besuche meine Großeltern. | I visit my grandparents. | Büyükannelerimi ziyaret ediyorum. |
putzen | Sie putzt die Wohnung. | She cleans the apartment. | Daireyi temizliyor. |
beginnen | Die Schule beginnt um 8 Uhr. | School starts at 8 am. | Okul saat 8’de başlıyor. |
beenden | Er beendet die Arbeit. | He finishes the work. | İşi bitiriyor. |
telefonieren | Ich telefoniere mit meiner Freundin. | I talk on the phone with my friend. | Arkadaşımla telefonda konuşuyorum. |
feiern | Sie feiern einen Geburtstag. | They celebrate a birthday. | Bir doğum günü kutluyorlar. |
singen | Wir singen ein Lied. | We sing a song. | Bir şarkı söylüyoruz. |
tanzen | Ich tanze in der Disko. | I dance at the disco. | Diskoda dans ediyorum. |
öffnen | Er öffnet das Fenster. | He opens the window. | Pencereyi açıyor. |
schließen | Sie schließt die Tür. | She closes the door. | Kapıyı kapatıyor. |
zahlen | Wir zahlen die Rechnung. | We pay the bill. | Hesabı ödüyoruz. |
vergleichen | Ich vergleiche die Preise. | I compare the prices. | Fiyatları karşılaştırıyorum. |
zeichnen | Er zeichnet ein Bild. | He draws a picture. | Bir resim çiziyor. |
fotografieren | Sie fotografiert die Landschaft. | She takes photos of the landscape. | Manzarayı fotoğraflıyor. |
malen | Wir malen die Wände. | We paint the walls. | Duvarları boyuyoruz. |
bestellen | Ich bestelle eine Pizza. | I order a pizza. | Bir pizza sipariş ediyorum. |
mieten | Er mietet eine Wohnung. | He rents an apartment. | Bir daire kiralar. |
verlassen | Sie verlässt das Haus. | She leaves the house. | Evi terk ediyor. |
steigen | Wir steigen in den Bus. | We get on the bus. | Otobüse biniyoruz. |
Verb | Beispielsatz | English Translation | Türkische Übersetzung |
---|---|---|---|
helfen | Sie hilft ihrem Bruder. | She helps her brother. | Kardeşine yardım ediyor. |
warten | Ich warte auf den Bus. | I wait for the bus. | Otobüsü bekliyorum. |
hassen | Er hasst Gemüse. | He hates vegetables. | Sebzeden nefret ediyor. |
lieben | Sie liebt ihren Hund. | She loves her dog. | Köpeğini seviyor. |
regnen | Es regnet heute. | It rains today. | Bugün yağmur yağıyor. |
schneien | Es schneit im Winter. | It snows in the winter. | Kışın kar yağıyor. |
reparieren | Er repariert das Fahrrad. | He repairs the bicycle. | Bisikleti tamir ediyor. |
rauchen | Sie raucht eine Zigarette. | She smokes a cigarette. | Bir sigara içiyor. |
lachen | Wir lachen über den Witz. | We laugh at the joke. | Şakaya gülüyoruz. |
treffen | Ich treffe meine Freunde. | I meet my friends. | Arkadaşlarımla buluşuyorum. |
teilen | Er teilt den Kuchen. | He shares the cake. | Pastayı paylaşıyor. |
tragen | Sie trägt eine Tasche. | She carries a bag. | Bir çanta taşıyor. |
benutzen | Wir benutzen den Computer. | We use the computer. | Bilgisayarı kullanıyoruz. |
wählen | Ich wähle die Nummer. | I dial the number. | Numarayı çeviriyorum. |
erklären | Er erklärt das Problem. | He explains the problem. | Sorunu açıklıyor. |
erinnern | Sie erinnert sich an ihre Kindheit. | She remembers her childhood. | Çocukluğunu hatırlıyor. |
zustimmen | Wir stimmen dem Plan zu. | We agree with the plan. | Plana katılıyoruz. |
verbinden | Ich verbinde die Kabel. | I connect the cables. | Kabloları bağlıyorum. |
lösen | Er löst das Rätsel. | He solves the puzzle. | Bulmacayı çözüyor. |
vermeiden | Sie vermeidet den Kontakt. | She avoids contact. | İletişimden kaçınıyor. |
streiten | Wir streiten über Politik. | We argue about politics. | Siyaset hakkında tartışıyoruz. |
Verb | Beispielsatz | English Translation | Türkische Übersetzung |
---|---|---|---|
bewegen | Er bewegt den Stuhl. | He moves the chair. | Sandalyeyi hareket ettiriyor. |
füttern | Sie füttert ihre Katze. | She feeds her cat. | Kedisini besliyor. |
sparen | Ich spare Geld für einen Urlaub. | I save money for a vacation. | Tatil için para biriktiriyorum. |
schmecken | Die Suppe schmeckt gut. | The soup tastes good. | Çorba güzel tadıyor. |
einladen | Er lädt seine Freunde zur Party ein. | He invites his friends to the party. | Arkadaşlarını partiye davet ediyor. |
bestellen | Wir bestellen Pizza. | We order pizza. | Pizza sipariş ediyoruz. |
klingeln | Das Telefon klingelt. | The phone rings. | Telefon çalıyor. |
hüpfen | Die Kinder hüpfen auf dem Trampolin. | The children jump on the trampoline. | Çocuklar trambolinde zıplıyor. |
zählen | Sie zählt die Blumen. | She counts the flowers. | Çiçekleri sayıyor. |
wachsen | Die Pflanzen wachsen im Garten. | The plants grow in the garden. | Bitkiler bahçede büyüyor. |
beenden | Er beendet seine Arbeit. | He finishes his work. | İşini bitiriyor. |
erlauben | Meine Eltern erlauben mir das nicht. | My parents do not allow me that. | Ebeveynlerim buna izin vermiyor. |
unterschreiben | Ich unterschreibe den Vertrag. | I sign the contract. | Sözleşmeyi imzalıyorum. |
ausleihen | Er leiht ein Buch aus der Bibliothek aus. | He borrows a book from the library. | Kütüphaneden kitap ödünç alıyor. |
unterrichten | Sie unterrichtet Englisch. | She teaches English. | İngilizce öğretiyor. |
versprechen | Ich verspreche, pünktlich zu sein. | I promise to be on time. | Zamanında olacağıma söz veriyorum. |
entdecken | Wir entdecken eine neue Stadt. | We discover a new city. | Yeni bir şehir keşfediyoruz. |
verkaufen | Sie verkauft ihr Auto. | She sells her car. | Arabasını satıyor. |
beginnen | Sie beginnen das Projekt. | They begin the project. | Projeye başlıyorlar. |
bauen | Er baut ein Haus. | He builds a house | Bir ev inşa ediyor. |
Verb | Beispielsatz | English Translation | Türkische Übersetzung |
---|---|---|---|
kochen | Sie kocht das Abendessen. | She cooks dinner. | Akşam yemeği pişiriyor. |
backen | Er bäckt einen Kuchen. | He bakes a cake. | Bir pasta yapıyor. |
fliegen | Wir fliegen nach Spanien. | We fly to Spain. | İspanya’ya uçuyoruz. |
tanzen | Sie tanzen auf der Party. | They dance at the party. | Partide dans ediyorlar. |
besuchen | Ich besuche meine Großeltern. | I visit my grandparents. | Büyükannelerimi ziyaret ediyorum. |
baden | Er badet im Meer. | He swims in the sea. | Denizde yüzüyor. |
malen | Sie malt ein Bild. | She paints a picture. | Bir resim yapıyor. |
putzen | Ich putze die Fenster. | I clean the windows. | Pencereleri temizliyorum. |
schwimmen | Die Kinder schwimmen im Pool. | The children swim in the pool. | Çocuklar havuzda yüzüyor. |
küssen | Er küsst seine Freundin. | He kisses his girlfriend. | Kız arkadaşını öpüyor. |
weinen | Das Baby weint. | The baby cries. | Bebek ağlıyor. |
lachen | Wir lachen über den Witz. | We laugh about the joke. | Şakaya güldük. |
schauen | Sie schauen einen Film. | They watch a movie. | Bir film izliyorlar. |
hören | Ich höre Musik. | I listen to music. | Müzik dinliyorum. |
verlieren | Er verliert sein Handy. | He loses his cell phone. | Telefonunu kaybediyor. |
finden | Sie findet das Buch. | She finds the book. | Kitabı buluyor. |
regnen | Es regnet draußen. | It’s raining outside. | Dışarıda yağmur yağıyor. |
schneien | Es schneit im Winter. | It snows in winter. | Kışın kar yağar. |
spielen | Die Kinder spielen im Park. | The children play in the park. | Çocuklar parkta oynuyor. |
trinken | Wir trinken Kaffee. | We drink coffee. | Kahve içiyoruz. |
kaufen | Ich kaufe ein neues Kleid. | I buy a new dress. | Yeni bir elbise alıyorum. |
fotografieren | Er fotografiert die Landschaft. | He photographs the landscape | Manzarayı fotoğraflıyor. |
Trennbare Verben auf Niveau A1 | Beispielsatz | English Translation | Türkische Übersetzung |
---|---|---|---|
anfangen | Wir fangen mit der Arbeit an. | We start working. | İşe başlıyoruz. |
aufhören | Sie hört auf zu rauchen. | She stops smoking. | Sigara içmeyi bırakıyor. |
abholen | Er holt seine Tochter von der Schule ab. | He picks up his daughter from school. | Kızını okuldan alıyor. |
anrufen | Ich rufe meine Mutter an. | I call my mother. | Annemi arıyorum. |
aufstehen | Sie steht um 7 Uhr auf. | She gets up at 7 o’clock. | Saat 7’de kalkıyor. |
zumachen | Kannst du das Fenster zumachen? | Can you close the window? | Pencereyi kapatabilir misin? |
aufwachen | Er wacht um 6 Uhr auf. | He wakes up at 6 o’clock. | Saat 6’da uyanıyor. |
ausgeben | Sie gibt viel Geld für Kleidung aus. | She spends a lot of money on clothes. | Kıyafetlere çok para harcıyor. |
ausmachen | Mach bitte das Licht aus. | Please turn off the light. | Lütfen ışığı kapat. |
einladen | Er lädt uns zur Party ein. | He invites us to the party. | Bizi partiye davet ediyor. |
einschlafen | Ich schlafe sofort ein. | I fall asleep immediately. | Hemen uyuyorum. |
mitbringen | Was soll ich zur Party mitbringen? | What should I bring to the party? | Partiye ne getirmeliyim? |
mitkommen | Kommst du mit ins Kino? | Are you coming with us to the cinema? | Sinemaya bizimle geliyor musun? |
vorbeikommen | Kann ich heute Abend vorbeikommen? | Can I come over tonight? | Bu akşam uğrayabilir miyim? |
wegfahren | Sie fährt morgen weg. | She leaves tomorrow. | Yarın gidiyor. |
zurückkommen | Wann kommst du zurück? | When are you coming back? | Ne zaman döneceksin? |
anziehen | Zieh dich bitte schnell an. | Please get dressed quickly. | Lütfen çabuk giyin. |
ausziehen | Er zieht seine Jacke aus. | He takes off his jacket. | Ceketini çıkarıyor. |
einziehen | Sie ziehen in eine neue Wohnung ein. | They move into a new apartment. | Yeni bir daireye taşınıyorlar. |
Trennbare Verben auf Niveau A1 | Beispielsatz | English Translation | Türkische Übersetzung |
---|---|---|---|
aufstehen | Ich stehe um 7 Uhr auf. | I get up at 7 o’clock. | Saat 7’de kalkıyorum. |
abfahren | Der Zug fährt um 10 Uhr ab. | The train departs at 10 o’clock. | Tren saat 10’da hareket ediyor. |
ankommen | Wir kommen um 12 Uhr an. | We arrive at 12 o’clock. | Saat 12’de varıyoruz. |
anfangen | Die Schule fängt um 8 Uhr an. | School starts at 8 o’clock. | Okul saat 8’de başlıyor. |
aufhören | Der Unterricht hört um 14 Uhr auf. | The class ends at 14 o’clock. | Ders saat 14’te bitiyor. |
einkaufen | Ich kaufe am Wochenende ein. | I go shopping on the weekend. | Hafta sonu alışveriş yapıyorum. |
einladen | Er lädt seine Freunde zur Party ein. | He invites his friends to the party. | Partiye arkadaşlarını davet ediyor. |
mitbringen | Sie bringt eine Flasche Wein mit. | She brings a bottle of wine. | Bir şişe şarap getiriyor. |
mitmachen | Die Kinder machen beim Spiel mit. | The children participate in the game. | Çocuklar oyuna katılıyor. |
sich anziehen | Ich ziehe mich schnell an. | I get dressed quickly. | Hızlıca giyiniyorum. |
sich ausziehen | Er zieht sich vor dem Schlafengehen aus. | He undresses before going to bed. | Yatmadan önce soyunuyor. |
ausgeben | Sie gibt viel Geld für Kleidung aus. | She spends a lot of money on clothes. | Kıyafetlere çok para harcıyor. |
einschlafen | Ich schlafe um Mitternacht ein. | I fall asleep at midnight. | Gece yarısı uykuya dalıyorum. |
aufpassen | Du musst im Unterricht besser aufpassen. | You have to pay better attention in class. | Derste daha iyi dikkat etmelisin. |
vorbereiten | Sie bereitet das Essen für die Party vor. | She prepares the food for the party. | Parti için yemeği hazırlıyor |
sich erholen | Er erholt sich am Wochenende von der Arbeit. | He recovers from work on the weekend. | Hafta sonu işten kurtuluyor. |
aufwachen | Ich wache jeden Morgen um 6 Uhr auf. | I wake up every morning at 6 o’clock. | Her sabah saat 6’da uyanıyorum. |